5 Ekim 2013 Cumartesi

sahne bittiğinde Natalie



Vuyuklaki 400 bin TL eder mi?
Akabinde Fransız mürebbiye karakterine biçilen rol cihetiyle ve Türk-Fransız ilişkileri de göz uğrunda bulundurulunca film sansüre uğradı. Buna analog ancak hadise Aliki Vuyuklaki için de gerçekleşmişti. 400 bin TL yatırım yapılan güzel oyuncunun aynı zamanda Türk-Yunan ilişkilerine de katkı sağlaması bekleniyordu, tam da Agah Özgüç’ün kelimelerini almak gerekirse: “Sonuç fos çıktı.” Hatta Özgüç konu ile ilgili “Aliki Vuyuklaki İçin Ne Diyorlar” antetli ancak alfabe bile kaleme almıştı.
“Mürebbiye”ye dönecek olursak filmde Fransız Anjel (Madam Kalitea) zerrin egeliler
Paris’ten sevgilisiyle İstanbul’a gelir ve kaldığı otelde ancak gençle sevişir. Sevgilisine yakalanır, otelden kovulur ve mürebbiye namına girdiği evde herkesin aklını alır ve ahval gelişir.
Fehim’in gene 1919 yapımı olan ikinci filmi “Binnaz” aynı zamanda tarihsel ancak filmdir. Lale Devri döneminin meşhur güzellerinden Binnaz’ı ve onun için yarışan erkekleri anlatır Fehim. Bu filmde Binnaz rolünde Matmazel Blanche oynuyordu.
Cumhuriyetin ilanından önce bu tarzda çekilen ahir film Muhsin Ertuğrul’un da Türkiye’de çektiği evvel filmiydi: “İstanbul’da Ancak Facia-i Aşk” Bu filmin güzeli ise Anna Mariyeviç’ti.
Derken 1923’e geldik ve cumhuriyet ilan edildi. Türk kadın oyuncular beyazperdede gözükmeye başladı amma bununla bu arada ortak yapımlar da çekilmeye başlandı. Dolayısıyla bigâne uyruklu kadınların Türk sinemasında kendine yer bulma hali ancak anda sona ermedi ve hatta aslında 2000'lere kadar da devam etti.
Ortak yapımlara dönecek olursak Türkiye dışından film çekmek için gelen evvel kadın oyuncu Mısırlı şarkıcı Azize Emir oldu. Azize Emir aynı zamanda evvel sesli Türk filmi olan, Türk, Yunan, Mısır ortak yapımı “İstanbul Sokaklarında” da oynadı.Erotik Film

1961’e kadar geçen dönemde birçok isim birçok film yapıldı. Kısa etekler, yırtmaçlar, dönemine göre cüretkar sevişme sahneleri derken sıra “İstanbul’da Aşk Başkadır”a geldi…
Cüretkarlığın yeni boyutu: Dali
Yunan güzel Giselle Dali ya da Gisela Dali Fikret Hakan’la çektiği bu film ile ancak devri başlattı. Cüretkat sevişme sahnelerinin yerini çırılçıplak Dali’nin sevişme sahneleri aldı. Bu kadar eski tarihlerden bahsediyoruz amma Dali iki yıl önce 2010’da hayata veda etmiş ve işin ilginç yanı 1976-2004 arasında hiç ancak filmde yer almayan oyuncu 2004’te “Testosteroni” adlı filmde (sanırım huylu huyundan vazgeçmiyor) rol almış. Filmde 20 yaşındaki Peter terkedilmiş ancak adaya düşüyor ve Dali de yaşına bakmaksızın çocuğu cinsel namına taciz ediyor. Klasik ancak erkek fantazisi de kabusa dönüşüyor.
Dali’nin açtığı yoldan yürüyen isimler arasında İsveçli Eva Abrahamson var. Kendisi Halit Refiğ ile birlikte oluyor ve ayrılınca kariyerine Eva Bender namına devam ediyor. Ancak de adından söz ettiren Romina Terry var. “Dali gibisi gelmedi” diyenlerin nefesini ise Sonia Viviani kesmiştir.

Türkan Şoray Kanunları başlar
Viviani’nin “Teşekkür Ederim Büyükanne” filmindeki rolü için aslında Türkan Şoray düşünülmüş fakat Şoray soyunmayı reddedince rol İtalyan güzele kalır. Böylelikle Türk sineması Şoray Kanunlarına Giriş 101 dersinden girdiği sınavı veremez. Tabii Viviani’nin bu rolü kabul etmesi ona aynı zamanda Osman Seden’in “Delicesine” filmindeki rolü de getirir. Dört serserinin kaçırıp ancak eve kapatarak sürekli tecavüz ettiği genç kızın hikayesi. Viviani bu filmde sürekli çıplaktır ve muhtemelen akıllara kazınmasında bu durumun büyük etkisi vardır.
Ve geldik 1990’lara
Bizim kuşak bu tarz filmleri bıyık altından gülerek izlemiştir, 1990’lardaki ve hatta 2000’lerdeki cinsellik anlayışının cesur ancak şekilde sinemaya aktarılmasının yanında bunlar “masumane” kalıyordu. Bu arada Türk sinemasında Türkiyeli oyuncuları da böyle rollerde görmeye başlamıştık. Hatta konus kamera karşısında cesur ancak şekilde soyunmak ya da cinsel yönelim özgürlüğü olunca “Berlin in Berlin”, “Düş Gezginleri”, “Lola ve Bilidikid” gibi filmlerle başlayan uzun ancak liste sayabiliriz.
Türk sinemasındaki cüretkar bigâne oyunculara dönecek olursak daha düzgün fizikli, “film artisti gibi” kadın oyuncuları görüyoruz. 1995’te Sinan Çetin “Bay E”yi çektiğinde birçok insan o meşhur sevişme sahnesini uzun süre hafızasından silememişti. Ve hatta ancak tevatüre göre o sahne bittiğinde Natalie Heroux ile Mehmet Ali Erbil sevişmelerini sonlandırmadığı için Heroux’un nişanlısı seti terketmişti.
“Bay E”yi Ali Özgentürk’ün “Mektup” filminde Jessica Campbell; Mustafa Altıoklar’ın “İstanbul Kanatlarımın Altında” filminde Beatriz Rico; Tunç Başaran’ın “Sen de Gitme” filmi ile Olivia Bonamy takip etmiştir. Listeye devam etmeden önce Bonamy’de durmak istiyorum. Zamanında “Sen de gitme Triyandfilis” adı ile izlediğim bu filmde Bonamy’nin oyunculuğu gerçekten çok başarılıydı. Şu ana kadar zikrettiğimiz isimlerin oyunculuk kariyeri çok uzun sürmemiş olsa da Bonamy, Audrey Tautou, Vincent Cassel gibi oyuncular veClaude Lelouch gibi ancak yönetmenle de çalışmış. Bu arada “Sen De Gitme” Ruhi Sarı’nın sinemaya geçiş filmidir ve Sarı’nın oyunculuğu da ancak o kadar başarılıdır.
Ardından Atıf Yılmaz’ın “Nihavend Mucize” filminde Sabina Sanzio; Ferzan Özpetek’in “Hamam” filminde Francesca d’Aloja rol almıştır. d’Aloja da Asia Argento’nun yazıp yönettiği ve başrolünde oynadığı “Scarlet Diva“da rol almıştı aynı zamanda. Gene Ferzan Özpetek’in “Harem Suare” filminde oynayan Maria Gillain de “Coco Before Chanel” filminde oynamıştır.
Şimdi ise Katerina Moutsatsou ile tanışın. Onu evvel “Yılan Hikayesi” adlı dizide tanıdık. Akabinde Biket İlhan’ın “Kayıkçı” filmi ile şu anki yazıya konu oldu. Fakat Türk halkının gönlünü kazanmış olsa gerek ki, kendisini daha sonra “Yabancı Damat” dizisi ve “Takım: Vatan Sana Canım Feda” filmlerinde de gördük. Fakat Kaliforniya doğumlu oyuncunun hayran kitlesi “The Hangover” filminde rol almasıyla muhtemelen daha da genişlemiştir.
Son iki örneğimiz de Ali Özgentürk’ün “Balalayka” filminde rol alan Yekaterina Rednikova ve Zeki Alasya’nın yönettiği “Rus Gelin” filminin güzel oyuncusu Tatsyana Tsikeviç.
2000'li yıllardaki Türk sinemasına baktığımızda bigâne oyuncu kullanımının gittikçe azaldığını görüyoruz. Hatta en ahir bigâne oyuncu namına Özcan Alper’in “Sonbahar” filminde Megi Kobaladze’yi görüyoruz amma Kobaladze bu yazıya konu olabilecek ancak kategoride bulunmuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder